Bazı günler vardır ki sadece takvimden ibaret değildir; bir milletin kalbinde çakılı bir yıldız gibi parlamaya devam eder.
3 Temmuz 1919 da işte o günlerden biridir.
Erzurum sokaklarında yankılanan ayak sesleri yalnızca bir askeri değil, bir milletin uyanışını müjdeliyordu. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’a ayak bastığı o sabah, Anadolu’nun kaderi yeni baştan yazılmaya başlamıştı. Sadece bir geliş değil bu; aynı zamanda bir dirilişin, bir şahlanışın ve bağımsızlık meşalesinin Anadolu’da parlamaya başladığı anın ta kendisidir.
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’un teslimiyetçi siyasetinden, Mondros’un zincirlerinden ve işgal altındaki vatan topraklarının acı gerçeğinden sıyrılarak Erzurum’a geldiğinde, yanında yalnızca bir rütbe değil, bir milletin umudu vardı. 8 Temmuz’da askerlikten istifa ettiğinde, artık yalnızca bir komutan değil; halkın içinden bir fert, milletin iradesini taşıyan bir neferdi.
Erzurum, bu büyük lideri yalnız bırakmadı.
3 Temmuz’dan itibaren, Erzurum Kongresi’ne uzanan o kritik süreçte, bu kadim şehir tarihin seyrini değiştirecek kararlara ev sahipliği yaptı. “Vatan bir bütündür, parçalanamaz” ilkesiyle kaleme alınan kararlar, Misak-ı Millî’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarını oluşturdu.
Bugün 103 yıl sonra, Erzurum’un caddelerinde gezerken bu tarihi sorumluluğu yeniden hissediyoruz. Her bir taşı tarih kokan bu şehir, sadece bir coğrafya değil; bir duruş, bir başkaldırı ve bağımsızlık aşkının sembolüdür.
Ve bugün, Atamızın bu topraklarda içtiği bir fincan kahvenin 103 yıllık hatrındayız.
O kahveyle ısınan ellerin, bir milletin bağımsızlık ateşini tutuşturduğunu unutmuyoruz.
Atatürk’ün gelişini yalnızca bir anma olarak değil, aynı zamanda bir hatırlama, bir sahiplenme ve geleceğe aktarma olarak görmek zorundayız. Gençliğimize, çocuklarımıza Erzurum’un bu onurlu mirasını taşımak; sadece bir görev değil, aynı zamanda bir şereftir.
Bugün Erzurum’da, bayraklar bir başka dalgalanıyor, gönüller bir başka çarpıyor. Çünkü biliyoruz ki 103 yıl önce bu topraklarda yalnızca bir lider değil; aynı zamanda bir Cumhuriyetin ruhu doğdu.
Ne mutlu Erzurumluya ki; tarihin yönünü değiştiren liderin ilk duraklarından biri olmuş, Cumhuriyet’in mayasında onun mührü vardır.
Saygı, minnet ve özlemle anıyoruz.