30 Ağustos, yalnızca bir zafer değil, bir var oluş mücadelesinin adıdır. O gün, milletin her ferdinin yüreği bir olmuş, kanı, canı bir olmuş ve bağımsızlık uğruna gövdesini siper etmiştir.
Düşman, topuyla tüfeğiyle saldırdı; ama unuttuğu bir şey vardı: Türk’ün imanı, Türk’ün iradesi! İşte o irade, Dumlupınar’da şahlandı, esarete zincir vuran bütün elleri paramparça etti.
Bu zafer, yalnızca askerin değil; cepheye mermi taşıyan anaların, tarlasını bırakıp cepheye koşan çocukların, “Vatan sağ olsun!” diyerek yüreğini dağlayan babaların da zaferidir.
30 Ağustos, bize bir kez daha gösterdi ki bu topraklar, bedeli kanla ödenmiş kutsal bir emanettir. O gün, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, milletimiz “ya istiklâl ya ölüm!” diyerek küllerinden yeniden doğdu.
Ve bugün bizlere düşen, o zaferin hatırasını yalnızca anmak değil, onu yaşamak ve yaşatmaktır. Çünkü zaferi korumak, en az onu kazanmak kadar kutlu bir görevdir.
Ben de bu kutsal emaneti yüreğimde taşıyarak, “Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim!”
YÜCE TÜRK MİLLETİNİN ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN!